Kintsugi Nedir? Felsefesi ve Keşfi

Kintsukuroi sanatı olarak da bilinen Kintsugi, Japonların kırık çanak çömlekleri cila tozuyla, pudra altın, gümüş veya platinle karıştırarak tamir etme sanatıdır. Felsefe olarak “Var olan her şey değerlidir” sözünü ilham alan bu sanat, kırılmayı ve onarımı gizlenecek bir şeyden çok bir nesnenin bir parçası olarak ele alır. Japon Kintsugi sanatının arkasındaki düşünce, genellikle kusurlu olan şeyleri kucaklayan Japon wabi sabi felsefesine benzetilir. Bu tekniğin felsefesi vazo, fincan ve kupa gibi birçok seramik (ve benzeri) eşyaları tamirinin yapılıp tekrar kullanılmasını içeriyor.Japon kültürü, bir nesnenin kullanılmışlığını ifade eden aşınma göstergelerine değer verir. Bu, bir öğeyi kırıldıktan sonra bile kullanmanın bir gerekçesi olarak çatlakları onarmayı, eşyanın hizmetinin o anda bitmesine izin vermekten ziyade, nesnenin yaşamındaki basit bir olay olarak ele alırlar. Bunu, bir insanın veya herhangi bir canlının yaralanmasına rağmen hayata devam etmesi gibi görebilirsiniz. Kırılmak, artık bir nesne için hayatın sonu olmayacaktı.

Wabi Sabi Ne Demek?

Wabi-Sabi felsefesine göre, kullandığımız eşyalar birer canlı olarak kabul görür. Süreç aynı zamanda, bağlanmama, değişimin kabulü ve kaderi kapsayan “zihinsizlik” olarak çevrilen Japon mushin felsefesiyle de ilgilidir.Antik Japonya’nın sanat ve kültürüne dair yaptığı çalışmalarla tanınan, Londra’da bir Sanat Tarihi Profesörü olan Timon Screech, Something Curated’a şunları söyledi: “Muhtemelen Budist inançları sebebiyle, Japonlar birçok nesneyi atmak yerine bu şekilde onarmayı tercih ettiler. Bazı ev eşyaları ritüel olarak elden çıkarılırken, diğerleri ise ailede “eski arkadaşlar” gibi kalır, onarılır ve daha çok sevilir. Aslında pek çok kültürde buna benzer şekilde giysilerin yamalanması gibi örnekler de var: yama onları geliştiriyor.”

Japon Kintsugi Sanatının Keşif Hikayesi

Kintsugi sanatı tekniğinin on beşinci yüzyılda, Yoşimasa’nın en sevdiği çay kasesini kırdıktan sonra onu tamir ettirmek için Çin’e göndermesiyle ortaya çıktığı düşünülüyor. Ne yazık ki, o zamanlar nesneler çirkin ve pratik olmayan metal bağlarla onarıldı. Kupa tamir edilemez görünüyordu, ancak sahibi daha sonra kupayı Japon zanaatkârların eline teslim etti, onlar Yoshimasa’nın kararlılığına oldukça şaşırdılar, bu yüzden bardağı cilalı reçine ve toz altınla doldurarak bardağı bir sanat eserine dönüştürmeye karar verdiler.Bu efsane olay akla yatkın görünüyor, çünkü kintsugi’nin keşfi Japonya sanatları için çok verimli olunan bir dönemde gerçekleşti. Geleneksel Japon sanat formu, uluslararası çapta çeşitli sanatçılara ve tasarımcılara ilham veren geniş ve kapsamlı bir etkiye sahiptir. Londra’da, TheseWhiteWalls iç tasarım uygulamasının direktörü Rose Murray, Mayfair restoranı HIDE’e özel bir yemek alanı olan The Broken Room’u yaratmak için kintsugi sanatından faydalandı. Murray’in açıklamaları şu şekilde: “Kintsugi sanatından ve uygulamasından gerçekten etkilendim çünkü bu, atılacak hasarlı nesneleri korumaktan daha fazlası, süreç; araları altın bir yapıştırıcıyla birleştirerek var olan güzelliğini koruyor (hatta artırıyor!), böylece kullanılması mümkün olmadığı düşünülen eşyayı eski halinden daha güzel yapmak gerçekten eşsiz. Üst kattaki restoran için el yapımı servis malzemeleri üreten Turning Earth stüdyolarındaki seramikçileri ziyaret ettik ve işlerine yaramayan kusurlu veya şekilsiz parçaları bu amaçla kullanıp kullanamayacağımızı sorduk. Daha sonra onları sevgiyle onardık ve The Broken Room’a eşsiz bir güzellik ekledik”“El yapımı ve mütevazı şeylerin karakterinin değerli hale geldiği bu Japon wabi-sabi ahlakına çok ilgi duymaya başladım ve bu felsefeyi, tüm odaya entegre etmeye karar verdim. Kaplamaları, armatürleri ve mobilyaları buna göre tasarladım.  Sonuç olarak, konuklar artık el yapımı çatlak gesso kağıtlarıyla kaplı odanın içinde yemek yiyorlar ve masa, Ochre’den sarkan kırık ahşap kolyelerle donatılmış durumda.”

Yorum yapın